"Hatırladıklarım, yaşadığım şekilde olmak zorunda değiller."
Yapacağım ilk film incelemesinin bir süredir favori filmim olan Lost Highway olmasını istedim. Filmi ilk defa bir buçuk sene önce izlemiştim ve etkisinde kalmıştım. Bir süredir üzerine düşünüyordum ve dün gece yeniden açıp izledim. Bunun üzerine de bir inceleme yazma ihtiyacı duydum.
Öncelikle film belli bir olay örgüsüne ya da klasik filmler gibi sırayla ilerleyen olaylara sahip değil. Filmde ustaca yerleştirilmiş imgeler mevcut ancak burada devreye David Lynch' in bize yaptığı bir oyun devreye giriyor. Filmin içerdiği anlamlar göreceli. Yani her izleyen aslında filmdeki sahneleri ve durumları kendi bilinçaltından gelen algılarla değerlendiriyor ve anlamlandırıyor. Buradan da şunu çıkarabiliriz ki filmin tamamen hitap ettiği belli bir düşünce yok. Yani yorumlamak ve yorumladığınız biçime inanmak size kalmış.
Filmi anlatmaya baş karakterimiz Fred ile başlayacağım, olaylarda ve konuşmalarda geçen sahnelerden örnekler vererek kendi anladıklarımı bu yolla desteklemeye çalışacağım.
Fred Madison biraz güvensiz ve paranoyak bir adam. Kuruntulu, şüpheci ve zaman zaman kontrolsüz şekilde kafası dolu olan bir karakter. Bunu daha filmin başlangıç sahnelerinde anlamak mümkün çünkü dikkatle izlendiğinde bakışlarına bile çok iyi yansıtılmış. Öyle ki daha filmin başında karısıyla olan sevişme sahnesinde göreceğimiz üzere bakışları, mimikleri ana odaklanmaktan çok "Ulan acaba bu karı bir şeyler mi döndürüyor..." der cinsten.
Fred' in bilincinde yatan aldatılma gibi korkular bana kalırsa yine sevişme sahnesinde gördüğümüz eşine yetememesi korkusu. Karısının "Olur öyle ya kasma sen" manasındaki teselli şekli ve aralarında geçen bakışma her şeyi özetler şekilde. Zaten bu sebeple birazdan da bahsedeceğim gibi Pete karakterine bürünüyor.
Fred' in eşi rolünde olan Renee' nin eve gelen postaları (eve gönderilen kasetlerden bahsediyorum) almaya giderken ki hali de Fred' i endişeye düşürecek cinsten ki ikinci kaset geldiğinde karısı ilk başta izlemek istemiyor.
Şimdi gelelim kasetlerin Fred ile olan bağlantısına. Dedektiflerin eve geldiği sahnede Fred dedektiflere : "Hatırladıklarım ve yaşadıklarımın aynı olması gerekmez." minvalinde ettiği laf aslında ne derece bir iç dünyası olduğu ve psikolojik durumu hakkında bilgi verir nitelikte. Ki benzer bir sahneyi filmde gardiyanlar arasında geçen diyalogda görüyoruz. Ayrıca şunu bilmeliyiz ki kaset imgesi aslında Fred' in hafızasını simgeliyor. Her yerde karşısına çıkması ve gerçekleri barındırması sebebiyle Fred kasetleri sevmemekte.
"Kadının katıli berbat görünüyor."
"Hangisi ? " (Gülüşmeler)
Bu sahnede Fred' in kafasından çıkıp gerçek dünyaya döndüğümüzü düşünüyorum ki muhtemelen yalnızca hapishane sahneleri ve en sondaki Fred' in kaçarken yüz şeklinin aldığı garip hal, bu sahneler filmdeki Fred' in iç dünyasının dışında bulunan sahneler. Diyalogda ise gördüğümüz üzere Fred' in karakter problemine gönderme yapıyorlar, yani gardiyanlar bundan haberdar. Kaldı ki bir bölümde de doktor Fred' e ilaç verirken görüyoruz aynı mantığı.
Şimdi Fred' e geri dönelim ve Fred ile Pete arasındaki bağlantıyı kafamızda oturtalım. Bildiğimiz Fred cinsel sorunları olan ve karısının geçmişini bir türlü aklından atamayan, her durumda ona olan şüpheci durumunu silemeyen takıntılı bir adam. Kasetleri sevmemesi ve dedektiflerle olan diyaloğu da burada kendini ele veriyor. Hal böyleyken Fred' in olmak isteyeceği kişilik cinsel hayatı iyi olan ve istediği kadını elde edebilen cinsten bir karakter haline geliyor ve burada ise karşımıza Pete çıkıyor.
Pete' nin karşımıza çıktığı ilk sahne hapishanedeki geçen ve gerçek olmayan tek sahne. Burada Fred gözlerini tavana dikiyor ve dönüşüm haline giriyor, gerçek ise kafasının içine döndüğü. Hatta buradaki diyalogda gardiyanın dediği laf : "Bu Fred Madison değil." oluyor ve bu şekilde hapisten serbest kalıyor. Mantıksal açıdan baktığımızda kimse kimsenin yerine geçemeyeceğine göre bu durumda şu olayın Fred' in kafasında geçtiği çıkarımını yapabiliriz.
Pete karakteri Fred' in tam tersi iyi bir cinselliği olan, gününü gün eden ve dilediğini yaşayan bir karakter. Ancak bir kaç sahnede görüyoruz ki bu kişi aslında Fred' in ta kendisi ki radyodan gelen saksafon sesini duyduğunda kapatması, Dick Laurent' in "Porno vereyim abime, abanmasın memelere" minvalindeki lafından sonra Pete' in rahatsız olması ve istememesi oldukça önemli ipuçları.

Burada ise Alice karakterine değineceğim. Alice karakteri Fred' in kafasında oluşturduğu ve aşık olduğu kadın olan Renee' nin görünümünde ancak farklı bir geçmişe sahip olmasını istediği kadın. Her ne kadar biraz da filme düz mantıkla yaklaşıp "Abi kadın her haliyle çok güzel, kızılı da sarısı da gideri var." demek istesem de, öhömm, filme geri dönelim. Ne diyorduk, evet, Alice Fred' in kafasında Renee' nin olmasını istediğini kurduğu kadın. Renee ise eskiden pornolarda oynamış ve belli bir geçmişi olan bir kadın. Burada bir parantez açalım ve şunu söyleyelim : Fred' in karısına şüpheyle yaklaşması ve kuruntulara sahip olması sebebi buradan geliyor olabilir.
Hazır Alice demişken Andy karakterine de değinmeden edemeyeceğim. Andy, Fred' in gözünde karısını kullanabilecek adamı çağrıştıran bir adam. Ki gerçekten de öyle, kullanmak değil ama karısının geçmişine sebep olan adam aslında Andy. Bunu filmde iki defa geçen ve ikinci seferinde Pete' in yine kaçamadığı bir gerçek olan Alice ve Renee karakterlerinin ağızlarından çıkan "Andy bir işten bahsetti." denilen diyalog bunu kanıtlar nitelikte.
Burayı yazarken aklıma filmdeki oldukça absürt bir sahne geldi. Dedektiflerin Pete' i takip ettiği bir sahnede Pete arabasını kenara çekip içeride Sheila ile işi pişirirken, dedektiflerden birinin ettiği "Bu araba klozetten daha fazla mal görmüştür." demesi oldukça komikti. Yediğim tavuk gırtlağıma yapıştı diyebilirim.
"Dick Laurent is dead!"
Gelelim Dick Laurent karakterine. Adı filmin başında ve sonunda geçen, Pete' nin nefret ettiği karakter olan Dick Laurent, Filmdeki bana göre izleyici ile yönetmen arasında köprü görevi gören Gizemli Adamımız ile beraber büyük bir rolü var. Bu karakter bana kalırsa yalnızca Renee' nin geçmişi değil aynı zamanda Fred' in de bazı korkularını yansıtıyor. Çünkü kafasındaki Pete karakteri Dick ile bir çatışma halinde.
Yanan ev imgesine değinmek istiyorum. Burası Fred' in beynini temsil ediyor bence. Gizemli kaşsız adamımız da burada kalıyor ve kasete alıyor her şeyi. Bu da demek oluyor ki Gizemli Adam, Fred' in kaçmaya çalıştığı hafızasının bir yansıması ve onu yüzleştiren bir obje gibi. Yüzleştiğinde ise Dick' e kurşun sıkıyor. Ben o sahneleri bu şekilde bağdaştırdım kafamda.
Bir de Fred' in evine değinmek istiyorum ki evinin dekorları, mobilya kıtlığı ve duvarların boş Fred' in içindeki zıtlığı yansıtmak amacıyla böyle olduğunu düşünüyorum. Fred dolu, oda boş.
görüntüsü ve evdeki o verilmek istenen soluk hava, grimsi renk tonları ve Fred' in bazı sahnelerde evin içinde deli dumrul gibi birilerini araması, aynaya attığı kendinden bile şüphe ettiğini gösteren bakışlar oldukça önemli bir yer tutuyor. Ben bu oda tasvirinin
Buraya kadar tamamız. Yazımı bitirmeden önce filmin müziklerine ve hayranı olduğum Marilyn Manson ve Rammstein' a değinmek istiyorum. Hani böyle filme ne gider derseniz sanırım benim de aklımdan geçen Manson olurdu. Gerilimli Rammstein havası ise filmin içine işlemiş. Son olarak dostlarım, "Ein mensch brennt"...
Yapacağım ilk film incelemesinin bir süredir favori filmim olan Lost Highway olmasını istedim. Filmi ilk defa bir buçuk sene önce izlemiştim ve etkisinde kalmıştım. Bir süredir üzerine düşünüyordum ve dün gece yeniden açıp izledim. Bunun üzerine de bir inceleme yazma ihtiyacı duydum.

Filmi anlatmaya baş karakterimiz Fred ile başlayacağım, olaylarda ve konuşmalarda geçen sahnelerden örnekler vererek kendi anladıklarımı bu yolla desteklemeye çalışacağım.
Fred Madison biraz güvensiz ve paranoyak bir adam. Kuruntulu, şüpheci ve zaman zaman kontrolsüz şekilde kafası dolu olan bir karakter. Bunu daha filmin başlangıç sahnelerinde anlamak mümkün çünkü dikkatle izlendiğinde bakışlarına bile çok iyi yansıtılmış. Öyle ki daha filmin başında karısıyla olan sevişme sahnesinde göreceğimiz üzere bakışları, mimikleri ana odaklanmaktan çok "Ulan acaba bu karı bir şeyler mi döndürüyor..." der cinsten.
Fred' in bilincinde yatan aldatılma gibi korkular bana kalırsa yine sevişme sahnesinde gördüğümüz eşine yetememesi korkusu. Karısının "Olur öyle ya kasma sen" manasındaki teselli şekli ve aralarında geçen bakışma her şeyi özetler şekilde. Zaten bu sebeple birazdan da bahsedeceğim gibi Pete karakterine bürünüyor.
Fred' in eşi rolünde olan Renee' nin eve gelen postaları (eve gönderilen kasetlerden bahsediyorum) almaya giderken ki hali de Fred' i endişeye düşürecek cinsten ki ikinci kaset geldiğinde karısı ilk başta izlemek istemiyor.

"Kadının katıli berbat görünüyor."
"Hangisi ? " (Gülüşmeler)
Bu sahnede Fred' in kafasından çıkıp gerçek dünyaya döndüğümüzü düşünüyorum ki muhtemelen yalnızca hapishane sahneleri ve en sondaki Fred' in kaçarken yüz şeklinin aldığı garip hal, bu sahneler filmdeki Fred' in iç dünyasının dışında bulunan sahneler. Diyalogda ise gördüğümüz üzere Fred' in karakter problemine gönderme yapıyorlar, yani gardiyanlar bundan haberdar. Kaldı ki bir bölümde de doktor Fred' e ilaç verirken görüyoruz aynı mantığı.
Şimdi Fred' e geri dönelim ve Fred ile Pete arasındaki bağlantıyı kafamızda oturtalım. Bildiğimiz Fred cinsel sorunları olan ve karısının geçmişini bir türlü aklından atamayan, her durumda ona olan şüpheci durumunu silemeyen takıntılı bir adam. Kasetleri sevmemesi ve dedektiflerle olan diyaloğu da burada kendini ele veriyor. Hal böyleyken Fred' in olmak isteyeceği kişilik cinsel hayatı iyi olan ve istediği kadını elde edebilen cinsten bir karakter haline geliyor ve burada ise karşımıza Pete çıkıyor.
Pete' nin karşımıza çıktığı ilk sahne hapishanedeki geçen ve gerçek olmayan tek sahne. Burada Fred gözlerini tavana dikiyor ve dönüşüm haline giriyor, gerçek ise kafasının içine döndüğü. Hatta buradaki diyalogda gardiyanın dediği laf : "Bu Fred Madison değil." oluyor ve bu şekilde hapisten serbest kalıyor. Mantıksal açıdan baktığımızda kimse kimsenin yerine geçemeyeceğine göre bu durumda şu olayın Fred' in kafasında geçtiği çıkarımını yapabiliriz.
Pete karakteri Fred' in tam tersi iyi bir cinselliği olan, gününü gün eden ve dilediğini yaşayan bir karakter. Ancak bir kaç sahnede görüyoruz ki bu kişi aslında Fred' in ta kendisi ki radyodan gelen saksafon sesini duyduğunda kapatması, Dick Laurent' in "Porno vereyim abime, abanmasın memelere" minvalindeki lafından sonra Pete' in rahatsız olması ve istememesi oldukça önemli ipuçları.

Burada ise Alice karakterine değineceğim. Alice karakteri Fred' in kafasında oluşturduğu ve aşık olduğu kadın olan Renee' nin görünümünde ancak farklı bir geçmişe sahip olmasını istediği kadın. Her ne kadar biraz da filme düz mantıkla yaklaşıp "Abi kadın her haliyle çok güzel, kızılı da sarısı da gideri var." demek istesem de, öhömm, filme geri dönelim. Ne diyorduk, evet, Alice Fred' in kafasında Renee' nin olmasını istediğini kurduğu kadın. Renee ise eskiden pornolarda oynamış ve belli bir geçmişi olan bir kadın. Burada bir parantez açalım ve şunu söyleyelim : Fred' in karısına şüpheyle yaklaşması ve kuruntulara sahip olması sebebi buradan geliyor olabilir.
Hazır Alice demişken Andy karakterine de değinmeden edemeyeceğim. Andy, Fred' in gözünde karısını kullanabilecek adamı çağrıştıran bir adam. Ki gerçekten de öyle, kullanmak değil ama karısının geçmişine sebep olan adam aslında Andy. Bunu filmde iki defa geçen ve ikinci seferinde Pete' in yine kaçamadığı bir gerçek olan Alice ve Renee karakterlerinin ağızlarından çıkan "Andy bir işten bahsetti." denilen diyalog bunu kanıtlar nitelikte.
Burayı yazarken aklıma filmdeki oldukça absürt bir sahne geldi. Dedektiflerin Pete' i takip ettiği bir sahnede Pete arabasını kenara çekip içeride Sheila ile işi pişirirken, dedektiflerden birinin ettiği "Bu araba klozetten daha fazla mal görmüştür." demesi oldukça komikti. Yediğim tavuk gırtlağıma yapıştı diyebilirim.
"Dick Laurent is dead!"
Gelelim Dick Laurent karakterine. Adı filmin başında ve sonunda geçen, Pete' nin nefret ettiği karakter olan Dick Laurent, Filmdeki bana göre izleyici ile yönetmen arasında köprü görevi gören Gizemli Adamımız ile beraber büyük bir rolü var. Bu karakter bana kalırsa yalnızca Renee' nin geçmişi değil aynı zamanda Fred' in de bazı korkularını yansıtıyor. Çünkü kafasındaki Pete karakteri Dick ile bir çatışma halinde.
Yanan ev imgesine değinmek istiyorum. Burası Fred' in beynini temsil ediyor bence. Gizemli kaşsız adamımız da burada kalıyor ve kasete alıyor her şeyi. Bu da demek oluyor ki Gizemli Adam, Fred' in kaçmaya çalıştığı hafızasının bir yansıması ve onu yüzleştiren bir obje gibi. Yüzleştiğinde ise Dick' e kurşun sıkıyor. Ben o sahneleri bu şekilde bağdaştırdım kafamda.

görüntüsü ve evdeki o verilmek istenen soluk hava, grimsi renk tonları ve Fred' in bazı sahnelerde evin içinde deli dumrul gibi birilerini araması, aynaya attığı kendinden bile şüphe ettiğini gösteren bakışlar oldukça önemli bir yer tutuyor. Ben bu oda tasvirinin
Buraya kadar tamamız. Yazımı bitirmeden önce filmin müziklerine ve hayranı olduğum Marilyn Manson ve Rammstein' a değinmek istiyorum. Hani böyle filme ne gider derseniz sanırım benim de aklımdan geçen Manson olurdu. Gerilimli Rammstein havası ise filmin içine işlemiş. Son olarak dostlarım, "Ein mensch brennt"...
Yorumlar
Yorum Gönder